Yalnızca birkaç yıl öncesinden 300 S Coupé’nin kendisi de halkın gözünde mucizevi bir otomobil gibi görünüyordu. 1951'de Mercedes tarafından piyasaya sürüldüğünde otomobil basını tarafından “dünyadaki tüm seçkinler için” diye nitelendirmişti. Daha da önemlisi, savaş sonrasının zorunluluklarından lüks dönemine beklenmedik bir geçişe denk gelmişti. İlk geniş Coupé’nin müşterileri titizlikle seçilmişti. Gary Cooper, Errol Fylnn gibi film yıldızları otomobilin ilk sahiplerindendi ve aracın neredeyse iki katlı müstakil bir ev fiyatına denk geldiği düşünülürse aslında pek de şaşırtıcı değildi. 1958 yılına kadar sadece 314 adet üretilmişti. Belirli bir kesimin alım gücü dahilinde olmak, bu geniş Coupé’nin sonraki modellerinin de temel özelliklerini belirleyecekti. Bu durum aracın içinden de anlaşılıyordu. Örneğin 1956 “Ponton” ince bir ahşap döşeme, deri aksam ve ısıtma -havalandırma özellikleriyle piyasaya sürülmüştü. İç aksam birkaç model sonra 560 SEC ile bir başka doruk noktasına ulaştı.
Serinin amiral gemisi olan bu model 1980'lerde akla gelebilecek her Marsbahis türlü konfora sahipti. Elektrikli emniyet kemeri besleyici, ısıtmalı koltuklar, arka gölgelik, araç telefonu, buzdolabı, ikincil ısıtma ve seyahat bilgisayarı gibi özellikler modele göre standart olarak konuluyordu ya da ek olarak seçilebiliyorlardı. Geniş Mercedes-Benz Coupé’ler konforun yanı sıra güvenlik konusunda da çığır açmışlardı. 1961 yılında piyasaya çıkan 220 SEb Coupé güvenli gövdeye sahipti ki bu özellik ilk kez, iki yıl önce “Fintail” Sedan’da kullanılmıştı. 1995 yılında devrimsel niteliğe sahip bir yenilik olan Elektronik Savrulma Önleyici Sistem (ESP) S 600 Coupé’lerde standart olarak kullanılmaya başlandı. Konfor, tasarım ve teknoloji konusunda lider olan geniş Coupé’lerin itibarı talebe de yansıdı. 1981 ile 1992 arasında efsanevi Mercedes tasarımcısı Bruno Sacco’nun SEC modellerinden, 74.000'den fazla üretildi. 10 yıl boyunca dünyanın en çok satan lüks coupé’si olan araçların müşteri tabanı da spor ve film yıldızlarının çok ötesine geçti. Bundan önceki C 107 serisinden 450 SLC de 1970'li yıllarda sadece dünyanın en zorlu rallilerinde yarışırken değil yollarda da heyecan yarattı. “Vuelta America del Sud” etkinlindeki sürücüler dört mevsimin her tür hava koşulunda düzenli olarak günde 1.000 km yol yapmak zorundaydılar. 1978'de üç 450 SLC sürücüsü 30.000 km’lik serinin sonunda yarışı ilk dörtte bitirmiş ve bir yıl sonra Bandama Rallisin’de de ilk dördü aynı model silip süpürmüştü. Bu tarihe gelindiğinde “Mavi Mucize”, tüm yarış coupé’lerin atası (ve anası) çoktan tarih kitaplarına girmiş, 1967'de de emekliye ayrılmıştı. Öte yandan 1990'lara gelindiğinde “taşıyıcı” 6.000 saat süren bir çalışmanın sonucunda tüm ihtişamıyla yeniden tasarlanarak üretildi.